2 Eylül 2010 Perşembe

Çiğdem Sezer-Kiracı

Çiğdem Sezer


KİRACI

denkleri toparla, koli yapıştırıcı
dikiş tutmuyor hayat, bu kaçıncı
yanıldık ve yaşadık bir daha bir
uzun koridorlar sıkışık akşamüzerleri
yük taşıyıcılar geldi büyük ayaklarıyla
ve ip tavan kiriş
bu üzümü kim ezmiş
lekesi canımızda el değmemiş hatıra

baktım mı bu pencereden gördüm mü
bu koltuk bu masa bu örtü
kirli mi kirli çektik üstümüze çer çöp
kiracıyız dedik ne olsa, bir süpüren bulunur

halep işi bir fincan avcumda dön dön dur
kalbim kiremitlere düşmüş çürük diş
fincanda bir çocuk azı dişleri sökülmüş
halep’ten geçtim mi, esmerliğim kendime
aynanın ardındayım beni ilk o üzmüş

taşındık onca hay huy develer boynu bükük
güneş kızgın bir Allah baba canımızı yakıyor
suçiçeği diyorum bunlar, kaşınıyor, bunca kabuk
güneşin altında yaralarım azıyor


etten duvarlarım var kemikten pencereler
yüksek eşik su geçirmez troid ve akciğer
bunca taşınmazı kalbime kim pompalıyor

kiracıyım diyorum kırık dökük eşya deposu
boşluklara bir tek sözcük sığmıyor
bu yabancılık dünyaya yeter
kimse adını doğru söyleyemiyor



çocuktum ufacıktım top patladı acıdım
buldum canımda bir geyik boynuzuna saplandım
şimdi boynuz hangimiz, kim kimin yarasına
taşıdım da onca yıl, bir dönüp bakamadım



imdadım yok avazım kendime
kiminin odası dar gecesi karanlık
kiminde bir kapı vur vur açılmaz
onda bir çatı güneş geçirmez
şunda bir duvar, çivi işlemez
az gittik uz gittik de dere tepe
deniz gören bir ev edinemedik


do re mi do re mi
mandolin sesi kolilere sığmıyor
kireç emiyor kadın bunca kemik erimesi

dünya saat yönünde dönmeye devam ediyor




ada dergisi 9.sayıda yer almıştır.

Hiç yorum yok: